TSK ve MİT gibi kurumlara personel alımlarında dış güçlerin etkisi...
Yapılagelen haksızlıklar neticesinde Anadolu'nun bağrı ne diyor bu gibi konulara, bir nebze anlatmaya çalışacağız, ama biberli ama tuzlu, biz kimsenin zevkine göre hareket etmiyoruz, Hakk'ın emirleri doğrultusunda hareket etmeye çalışıyoruz...
Bu okuyacağınız haber, günümüz Türkiye'sinde; din ve vatan sevgisini göz ardı edip, makam ve para sevigisi peşinden gidenlerin sadece küçük bir karesidir...
Bazı yazılarımızda da belirttiğimiz gibi başlı başına bir ordu, cengaverler ve milli-manevi değerlerine tam bağlı nice kahramanları bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti'nin Teşkilat-ı Mahsusa kurumunun taşıdığı değerlerinden arındırılan MİT'in dışa yansıyabilen iç yüzünü anlayabilmemize olanak tanıyan bu haberler takdir-i ilahi zaman zaman çıkmaktadır..
Biz biliyoruz ki yurtiçi veya dışından, dış mihraklar; TSK, MİT v.b gibi önemli kurumlara milli-manevi değerlerine bağlı gençlerimizin girmemesi için "birey üzerine" uygulanan fizik-metafizik ataklar da olmaktadır.. (metafizikmerkez.org sitesinde anlatılacaktır bu konular)
Çanakkale'yi geçemeyenler farkında oldukları ve yıkamadıkları, Mustafa Kemal Paşa'nın el yazısı ile not düştüğü "bu savaşları kazandıran yüksek iman gücüdür" sözüyle beyan ettiği mukaddes iradenin farkında olan dış mihraklar bu nedendir imanlı gördükleri gençleri özellikle TSK ve ağırlığı olduğu MİT gibi kurumlara girmemesi için tertipleri vardır.
İşi ehline verin buyuran dinimizin varlığında, ehiller arasında milli ve manevi değerlerine bağlı bireylerin uygun yerlere getirilmesi ülkemiz ve Müslüman coğrafyaları adına mühim bir meseledir..
Milli ve manevi değerlerine bağlılık oranının biraz daha yüksek olduğu bilinen Emniyet teşkilatının bazı alt kurumlarında dahi anti dindar bir tutum sergilenmektedir.
Evet, kısaca değinmeye çalıştığımız gibi, Çanakkale savaşlarını topla tüfekle geçemeyenler şimdi kaleyi içerden fetih etme planlarını gün ve gün çeşitli seneryolar halinde uygulamaktadır. Milli görünen ama gayri milli bir yönetim tarafından yönetilen kurumlar, kardeşi kardeşe kırdırmanın, aynı toprakların kurumlarını kutuplaştırarak ve daha sayamayacağımız türlü planlar ile düşman görevini yaparken, düşmana karşı mücadele etmekle görev teslim alanların "birçoğu" farkında olmadıkları bilerek veya bilmeyerek girdikleri ihanet çemberi veya korkaklıklarının yüzünden bugün bulundukları konumun hakkını verememektedirler...
Bilinmeyen kahramanlar takva kalkanları ile görevlerini yaparken, yalan dünyanın geçici makamlarında oturanlar elbet birgün gerçeğin özünü farkedeceklerdir, elbet birgün... Ama fayda, ama ziyan...
Bugün, MİT personel alımlarında dahi, dış mihrakların metafizik kontrolü altında yapılan mülakatlarda ülke olarak düşmanlarımızı sorduklarında çok az da olsa, bizi düşman olarak gören ve iç-dış düşmanları destekleyen bebek katili İsrail'i birinci sırada düşman olarak söyleyen vatan evlatlarını gördükçe göğsümüz kabarmakta ve davanın düşmediğini gördükçede şükretmekteyiz! Doğal olarak, göreceli potansiyel düşman olma ihtimali yüksek olan İsrail, ABD, İngiltere gibi mihver ülkelerini söyleyenleri kukla bir takım odaklar liste dışı bırakmaktalardır... Bunların, Çanakkale'de İngilizlerin düşman safında olduğunu bilmeyecek kadar gözleri kapanmış!
Doğruya, Yunanistan orduları, Türkiye'mize düşmanlıklarını marşlarına dahi yansıtırken, Çanakkale'de bizlerin düşman olarak karşısında olanlara, potansiyel göreceli düşman olarak bakılmasını bazı kesimler anormal görebilir... Gördükleri bu anormal bakış, onların batı zihniyeti hakimiyeti altına girdiğinin ve zihinlerinin formatlandığının açık göstergesidir ve bahsettiğimiz şahsiyetlerin "birçoğu" halen koltuk sahibi, ne yazık ki !!!
Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.”
Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. Bakara Suresi(120. Ayet)
TSK'yı konuşmak isterdik, lakin yerinde sukut etmek lazım...
İçimden bir dörtlük gelmişken yazayım;
Namertliğin kahpeliğin şubesi olmuş, masonluk derler adına,
Köle yapmışlar, satarlar localarında kendilerini, şeytanlara..
Girdiler, Osmanlı'nın yadigarı Fatih Sultanın kutlu ordusuna,
Makama oturdular, doymadılar, kemirdiler, biz devam Ya Sabıra!
Bir ağaçtan binlerce kibrit çöpü olur, ama unutmayalım ki bir kibrit çöpünden de binlerce ağaç kül olur...
Gördüklerimiz ve yaşadıklarımız doğrultusunda daha fazla konuşmak icab ederdi ama hukuki olarak namerde koz vermemek lazımdır..
Şanlı bir kurumun ne hale geldiğinin küçük bir karesi, inanın bunlar dışa yansıyanlar, pislik dolu tencereye vurduğunuzda hafif pislikler yüze çıkar, ağır olan pislikler dipde kalır...
Hesap var, mizan var...
İşte bir gazete haberi :
MİT'te "torpil" patladı!
MİT'te 2009'da yapılan uzman yardımcılığı sınavı, yargıya ve Başbakanlık Etik Kurulu'na taşındı. Bazı yönetici yakınlarının KPSS puanları yetmemesine karşın sınava ve işe alındığı iddia ediliyor
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) 2009'da gerçekleştirdiği uzman yardımcılığı sınavında usulsüz başvuruların yapıldığı ve bu başvuru sonucunda Personel Daire Başkanlığı'ndaki bazı yöneticilerin çocuk ve yakınlarının kuruma yerleştirildiği öne sürüldü. Konu bir süre önce yargıya taşındı. Başbakanlık Etik Kurulu da olayı incelemeye aldı ve yapılan değerlendirme sonucunda başta yönetici durumundaki bazı kişilere ilişkin incelemenin, açılan mahkemenin karara bağlanması sonrasına bırakılması kararlaştırıldı. Ankara 6'ncı İdare Mahkemesi ve Başbakanlık Etik Kurulu'na taşınan iddiaya göre, MİT geçen yıl uzman yardımcılığı sınavı açtı. Sınava ilişkin duyuruda ÖSYM tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı'nın (KPSS), KPSS1, KPSS2, KPSS3 ve KPSS4 puan türlerinden en az 80 puan alanlar ile KPSS yabancı dil bölümünden en az 42 soruyu doğru yanıtlamış olanların başvuru yapabileceği belirtildi. Bir süre sonra da 50 uzman yardımcısının alınacağı sınav yapıldı.
ETİK KURUL SAVUNMA ALDI
Ancak bir süre sonra Personel Daire Başkan Yardımcısı ile yönetim kademesindeki bazı personelin çocuk ve yakınlarının KPSS puanlarının yetmemesine karşın sınava girdikleri ve sınavı kazandıkları iddia edildi. Bu gelişme üzerine sınavla ilgili olarak Ankara 6. İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması istemiyle dava açıldı. İkinci aşamada ise olay Başbakanlık Etik Kurulu gündemine taşındı. Etik Kurul, MİT'ten bilgi talep etti, Personel Daire Başkan Yardımcısı ile birlikte diğer sorumluların savunmaları alındı. İlgili Personel Daire Başkan Yardımcısı savunmasında, bütün alımları Teşkilat Danışma Kurulu'nun aldığı kararlar ışığında gerçekleştirdiğini ifade etti. Etik Kurul, 8 Nisan 2010 tarihinde toplanan ve 8 Ağustos 2010'da karara dönüştürülen başvuru ile ilgili olarak yargı sürecinin beklenilmesi kararı aldı.
Yahya BOSTAN - Sabah gazetesi
Bu haber 21220 defa okunmuştur.