Şeytanın kandırmasına kapılmamak, ona uymamak farzdır. İmam Gazalî Hazretleri de "Şeytanın kalbe giriş yollarını kapamak vaciptir." buyuruyorlar.
Tevbe, günah işlemekten duyduğumuz pişmanlıktır. Bu pişmanlıkla o günahı bir daha yapmamaya azmederiz. Tevbe edenin bir daha günaha dönmemesi icap eder. Fakat yine günaha dönerse yeniden tevbe lazım gelir.
Ne var ki aynı günahın tekrarlanması tevbenin samimiyetinde noksanlık olduğunu gösterir. Dinimiz günahkâr olanın günahlarına tevbe etmesine önem verdiği kadar, tevbeyi bozmamasına, günaha yeniden dönmemesine de o kadar önem verir.
Günaha döndüren, tevbeyi bozan sebeplerin en başında şeytan gelir. Şeytanın vesvesesi ve aldatmasının tesiri altında nefs de insana günahı güzel gösterir.
Dünyada hiçbir insan yoktur ki ona bir şeytan musallat olmasın. Her insana doğduğu anda bir şeytan musallat olur. O şeytan da insanı yoldan çıkarmak için uğraşır. Tek istisnası Peygamber s.a.v. Efendimiz’dir. O buyurmuştur ki: “Benim şeytanım Allah’ın kudreti ile müslüman olmuştur. Bana hayrı emretmekten başka bir şey tavsiye etmez. Beni günaha sevkedici bir vesvese vermez.” Efendimiz s.a.v.’in dışında bütün velilerin, bütün alimlerin, bütün müminlerin muhakkak bir şeytanı vardır.
Şeytan, Adem Aleyhisselam yaratılmadan önce var idi, onun yaratılışını gördü. Yaratıldıktan sonra da Adem Aleyhisselam’a ve çocuklarına düşman kesildi. Kur’an-ı Kerim’de “Bir zamanlar meleklere ‘Adem’e secde edin!’ demiştik. Hemen secde ettiler, yalnız İblis hariç. O diretti.” (Taha, 116) buyuruluyor.
Şeytanın secde etmemesini müfessirler şu sebeplerle açıklıyorlar: Birincisi, İblis, Adem Aleyhisselam’a türlü nimetler verildiğini gördü. Allah Tealâ Adem Aleyhisselam’ı halife yaptı, onu ilimle, bilgiyle donattı. Bu yüzden İblis’in kıskançlığı galeyana geldi. İkinci olarak, İblis, “Ben ateşten yaratıldım, Adem topraktan. Ateş topraktan üstündür.” diyerek gurura kapıldı. Üçüncüsü Adem Aleyhisselam’ın genç, kendisinin ihtiyar olmasıydı. Bu da hasedine sebep oldu.
Hülasatü’l Beyan’da, Araf suresinin tefsirinde ilk defa kıyas yapanın İblis olduğu, kendi görüşüyle kendine kıymet biçtiği ve bu kıyasla “Ben Adem’den hayırlıyım” diyerek ilâhi emre karşı geldiği bildirilmektedir.
Allah Tealâ şeytanın düşman olduğunu açıkça bildirmiştir: “İblis secde etmeyince, ey Adem, dedik. Bu hem senin için hem de zevcen için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra yorulur, meşakkat çekersiniz. Zira ey Adem, senin için cennette acıkmak ve çıplak kalmak yoktur. Burada sen susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.” (Taha, 117-119)
Şeytanın kandırmasına kapılmamak, ona uymamak farzdır. İmam Gazalî Hazretleri de “Şeytanın kalbe giriş yollarını kapamak vaciptir.” buyuruyorlar.
Ebussuud Efendi, “Andolsun biz, daha önce de Adem’e ahit vermiştik. Ne var ki o unuttu. Fakat onu günah işlemekte kararlı bulmadık.” (Taha, 115) ayetinin tefsirinde, Allah Tealâ Hz. Adem ve Hz. Havva’ya bir ağaçtan yememeyi onların menfaati icabı olarak emretmişti, buyuruyor. Allah Tealâ bu ayet ile hem şeytan sizi aldatmasın, hem de siz şeytana aldanmayın buyuruyordu. Bu ağacın yasaklanması insanoğlunun menfaati icabıdır, ama onlar düşmanları olan şeytanın sözüne aldandılar. Bu mananın yanı sıra, Hz. Adem ile Hz. Havva’nın emri unutarak böyle yaptıkları anlamı da verilmiştir. “Fakat onu günah işlemekte kararlı bulmadık.” ayetinin sebebi, Adem a.s.’ın sonradan pişman olup tevbe etmesine bağlanmıştır.
Bütün bu ayetler kıyamete kadar gelecek olan ümmet-i Muhammed’e korunmaları gereken hususları ve uymaları gereken emr-i ilâhiyi bildirmektedir. O da şeytanın düşmanlığından bir an olsun gaflete düşmemeye gayret etmek ve işlenen günahlara samimiyetle tevbe edip bir daha yapmamaktır.
Alıntı
Bu haber 6940 defa okunmuştur.