MAYIN EŞEĞİ VE PETROL MESELESİ!


Açıklama: Saat 17.30- 18:00 arası… Cağaloğlu'ndayım. Cep telefonum ısrarla çalıyor…
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 01 Ekim 2014
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 16:09
Site: Araştırmacı Yazar Hakan Yılmaz Çebi Web Sitesi
URL: http://www.hakanyilmazcebi.com/yazar.asp?yaziID=324


MAYIN EŞEĞİ!..

 Tarih 23 Ocak 2007,

Saat 17.30- 18:00 arası…

Cağaloğlu’ndayım.

Cep telefonum ısrarla çalıyor…

 

Arayan AKP Milletvekillerinden birinin danışmanı E. E, partide bulunmak ayrı, gaflete göz yummak ayrı tarzı birkaç kelimeden sonra hemen meseleye geliyor:

-  Hakancığım Meclis büyük bir gaflet içinde, Yeni Petrol Yasası geçiyor, kamuoyu bilinçsiz ve şuursuz, engellemek gerekiyor… Yine iş sana bakıyor, bunca kitap, yazı…” vs.

O dönem şimdikinden daha fazla LANETLİ YAZAR halleriyle cevap veriyorum:

—“Yeterince gam ve kederdeyim, elim kolum bağlı… Deccal kendi yandaşlarını susturmuş ama bu sol ve sağ kolları da trilyonluk reklâm rüşvetleriyle satın alınmış, ne yapabilirim. ” 


Ümitsiz, birkaç konuşmadan sonra; 


Yine LANETLİ YAZAR halleriyle:

—“Ne yapayım; canlı yayınları mı basayım” sözüm üzerine,

-  Tamam, ben seni arattıracağım…” deyip telefonu kapatıyor…

 

5-10 dakika geçmiyor; arayan TV5’teki arkadaşlar, gece haberlerine canlı yayına özel konuk olarak katılmamı rica ediyorlar. Mevzu, “İŞGALDEN BETER YENİ PETROL YASASI”. 


Hakan Yılmaz Çebi usulüyle ve uslubuyla kulağı çekilmedik ne Genelkurmay Başkanı kalıyor; ne Başbakan, ne de Cumhurbaşkanı… VATANIM, NAMUSUM, ALLAH VE RESULÜNÜN EMANETİ GİDİYOR KİMSEYİ GÖRMEZ GÖZÜM…


Ertesi gün Milli Gazete, ismine yakışır bir şekilde manşetten giriyor:


Ve arka sayfada da geniş bir yer ayırıyor….



Akabinde Anadolu gazeteleri bastırıyor:



Netice de; Cumhurbaşkanı kararı geri gönderiyor, birkaç gün sonra da ortak karasularında petrol arayan Yunan gemilerinin üzerine Genel Kurmay Başkanı Türk Savaş gemileri öper sizi şeklinde tesirli bir gösteri yaptırıyor.

Bu gelişmeler üzerine; YENİÇAĞ GAZETESİ KİTAPLARIMIZDAN ALINTILAR YAPARAK YAZI DİZİLERİ BAŞLATIRKEN; AKİT GAZETESİNDEN HASAN KARAKAYA VE ABDURRAHMAN DİLİPAK başta OLMAK ÜZERE BİRÇOK YAZAR; ONURLU MÜCADELEMİZİ KALEME ALAN KÖŞE YAZILARI YAZIYOR… 

MAYIN EŞŞEĞİ

Şimdi gelelim meselenin MAYIN EŞEKLİ TARAFINA

Zira bu konunun altını doldurduğumuzda; GEÇİRİLEMEYEN YENİ PETROL YASASININ da olduğunu göreceksiniz.

Bunun için aşağıdaki yazıyı dikkatle takip ettiğimiz gibi özellikle yeşille işaret ettiğim yeri dikkatle takip edelim: VE BU YAZILARIN SONUNDA MAYIN EŞŞEĞİNİ KİM VE KİMLER OLDUĞUNA SİZ KARAR VERECEKSİNİZ!!!

                                                        

                                                         *****

“Türkiye‘nin Suriye sınırında 510 km‘lik bir koridorda ve değişen genişlikte uzanan; Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak illerinde yer alan 216 bin dekar mayınlı alan, TBMM‘de görüşülmekte olan "Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı" ile 49 yıllığına, mayın temizleme işini yapacak yabancı şirketlerin kullanımına devredilmektedir.

(…)

Bütün bu tarım ekonomisi verilerinin ışığı altında, sonuç değerlendirmesini şöyle yapabiliriz;

1 - Mayın temizleme masrafının geri dönüş hızı, yıllık 20 milyon dolarlık net tarımsal gelir bazında hesaplanmalıdır. Örneğin 100 milyon dolarlık bir mayın temizleme finansmanı, 5 yıl içinde geri dönmektedir. Bu çerçevede, mayın temizleme işi, finansmanı sağlanarak, denetimli bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

2 - Temizlenen arazi yöre çiftçisine tahsis edilmeli, kooperatif yapı altında ziraat mühendisleri ve köylü üreticilerin birlikte çalışması sağlanmalıdır. Bu durumunda, hem 15 binin üzerinde üretici ve mühendis istihdamı sağlanacak;  hem de gerçekleştirilecek yüz binlerce tonluk üretimle, giderek artan tarım ürünü ithalatı (2008 yılında 6.4 milyar dolar) için harcanan kaynak azaltılabilecektir.

3 - Arazinin Yasa tasarısı‘nda olduğu gibi, 5 yıl içinde mayını temizleyen yabancı şirketlere 44 yıllığına tahsisi durumunda, şirketin 2059 yılına kadar elde edeceği toplam tarımsal gelir 880 milyon dolardır. Böylesine stratejik bir bölgede, hiçbir yabancı şirketin, yarım yüzyılda 880 milyon dolar kazanmak, başka bir deyişle yalnızca tarım yapmak peşinde olmayacağı açıktır.

4 - Yasa Tasarısında bulunan hüküm doğrultusunda, yabancı şirketler, "mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazine‘ye ait diğer taşınmazların" kendilerine bırakılmasını talep edeceklerdir. Bu durum, "tehdit" altındaki arazilerin yalnızca 216 bin dekar ile sınırlı olmadığının en açık kanıtıdır. Bölgede bulunan TİGEM arazileri de dahil olmak üzere, birçok alan pazarlık konusu yapılmaya aday duruma getirilmektedir.    

5 - Her ne kadar, Yasa Tasarısı‘nda Maden Kanunu ve Petrol Kanunu hükümleri saklı tutulmaktaysa da, daha evvel TBMM‘ne sevk edilen Petrol Yasa Tasarısı hükümleri düşünüldüğünde, dönem içinde Maden ve Petrol alanında ortaya çıkabilecek yeni Yasalar ile işbu Tasarı‘nın ne denli ulusal çıkarlara aykırı bir içerik taşıyabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

6 -Orta Doğu‘nun en zengin su kaynaklarına sahip olan bölge, bu yönüyle de iştah kabartmaktadır. Avrupa Birliği tarafından 2004 yılında yayımlanan ve kamuoyunda Etki Değerlendirme Raporu olarak bilinen "Türkiye‘nin Üyeliği Perspektifinden Kaynaklanan Hususlar" Belgesinde Dicle ve Fırat sularının, İsrail‘e özel atıf yapılarak, uluslararası bir su yönetimine devredilmesi gerektiği önerisi, yukarıdaki ifadenin uluslararası politika alanındaki izdüşümü olarak değerlendirilmelidir.

7 - Nihayet, bölgenin jeostratejik konumu, 510 km‘lik bir hat boyuna yabancıların (en az) yarım yüzyıl için yerleşmesinin ne denli tehdit ve tehlikeler doğurabileceğini herkese düşündürmelidir. 

Sonuç olarak; Ziraat Mühendisleri Odası‘nın TBMM‘den ve tüm partilere ait milletvekillerinden beklentisi, bu Yasa Tasarısı‘nın derhal geri çekilmesi ve yurtsever ve eşitlikçi bir anlayışla konuyu düzenleyen bir tasarının, demokratik katılıma açık süreçlerde hazırlanmasına katkı sunulmasıdır. “

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Dr. Gökhan GÜNAYDIN

            Başkan

(Yönetim Kurulu adına)

İşin GEÇİRİLEMEYEN YENİ PETROL YASASI dışında birçok yönden ele alındığı bu değerli çalışmaya bir de şu yazıyı ekleyelim:  

Harca Mayın!

Dr. Şeref Oğuz


(…)

 

Çok özel bir araziden sözediyoruz. Yarım asırdır ekilmemiş, biçilmemiş, yağmur dışında sulanmamış, kuş dışında gübrelenmemiş, çok özel bir arazi… Türkiye’nin doğal tarım alanında inanılmaz bir fırsatından söz ediyoruz ve buraları sanki “sıradan bir mera” gibi ihale ediyoruz…

 

Bir dakika, bu işte bir hata var! Mayınlarla yarım asırdır korunduğu için, hiçbir sentetik madde kullanılmadan, suni gübre olmadan ve üretimin her aşamasında tamamen doğal süreçlerle yetiştirilimiş sebze ve meyveler, diğerlerinin neredeyse 10 katına alıcı bulabiliyor. Bu araziler, geleneksel tarımdan organik tarıma dönüştürmek için beklenmesi gereken “geçiş süreleri”ni ortadan kaldırıyor.  Bu da bölgeyi, yüksek katma değerli ve doğayla dost organik tarımsal üretim için son derecede uygun hale getiriyor.

 

Bir başka unsur, bu araziler 49 yıllığına kiralanırken, hangi ölçekte parselleneceğidir. Türkiye şartlarında verimli işletme büyüklüğü, ortalama 59 dekar. Ancak rekabet avantajı yaratabilmek açısından bu arazilerin en az 130 dekarlık işletmeler halinde tasarlanması gerekiyor. Bu da yetmez, organik üretim gibi kontrol - sertifikasyon aşamalarının zorunlu olduğu bir üretim biçiminde, AB’nin konuyla ilgili kalite ölçütlerini karşılayan ve kayıt tutan, etiketten tarlaya izlenebilirliği sağlayan bir üretim biçimi gerekiyor.

 

Peki doğru olan nedir? Bu araziler, kimlere verilmelidir? Daha doğrusu mayın sonrası dönemde bu altın toprakları, ekonomiye en fazla faydayı yaratacak şekilde nasıl tasarlayacağız? Bu araziler düzenlenirken elimizde hangi kriterler olmalıdır? Öncelikle böylesi bir fırsatın bir kereye mahsus elimizde olduğu gerçeğinden hareketle, bu arazinin Türkiye için bir rekabet avantajı oluşturacağını bilmeliyiz. Burada uygulanacak modelin, 80 yıldır çözemediğimiz “nitelikli tarım” sorunu için örnek teşkil edeceği aşikârdır. Ya geleneksel “tribünlere hitap eden siyasetçi” modeliyle, buraları oy ve para kaygısıyla dağıtıp kısa vadede siyasi itibar kazanacağız. Ya da uzun dönemli Türkiye yararı için akıllı ve cesur bir adım atacağız.

 

7 iklimi 4 mevsimi,suyu ve eşsiz flora-faunasıyla coğrafyasında mutena bir yer oluşturan Anadolu’nun şimdiye dek bilimin damlası değmemiş toprağını, bilimle buluşturmak için mükemmel bir fırsat. Öncelikle bu arazide herşeyi yetiştirme ezberini bozmamız gerekiyor. Bu toprağın kimyası, verimli işlenmesi, sürdürülebilir ziraati bilinmeden işletmeye açılmamalıdır. Model ne olursa olsun, buraları birilerine tahsis ettiğimizde,  “kullanım süresi” odağından hareket etmek, yanlış olacaktır. Zira 49 yıl boyunca bakir kalmış bu arazilerin, geleneksel, bildik ve eskimiş yöntemlerle ekilip biçilmesi, Türkiye için altın bir fırsatı heba etmek olacaktır.

 

Neticede altın yumurtlayan tavuğumuzu, “uygun süreyi ve en çok parayı verene”devredip, ne ekip biçtiğine, nasıl ekip biçtiğine bakmaksızın, keseceğiz. Yazık ve günah! Türkiye’nin rekabet avantajı oluşturma fırsatını, bu kadar vizyonsuz bir “yarın”a teslim etmeyi anlamıyorum. Gelin bu mayınlı araziyi harcamayın. 50 yıldır atıl duran bu fırsatı, siyasete, ucuz popülizme veya kişisel çıkarlarınıza kurban etmeyin. Harcayacak iseniz bırakın mayınlı kalsın. Hiç değilse sizden daha akıllı bir nesil gelene dek Türkiye’nin elinde bir değer olsun.

 

 

BU YAZININ AKABİNDE TSK  VE SİVİL İDAREYE MUSALLAT OLMUŞZİHİNSEL KENEYİ ÇÖZMENİZ AÇISINDAN; TÜRKİYE’DEKİ SİYONİST DERİN DEVLETİ DEŞİFRE ETTİĞİMİZ “DEVLET İÇİN DEVLET’E RAĞMEN” RÖPORTAJINI BERABER YAPTIĞIMIZ PROF. DR. NEVZAT TARHAN’IN ŞU YAZISIYLA FİNAL YAPALIM VE DE EŞİTTİRİ ÇEKELİM…

(…)

Birinci ihtimal kötü yönetim

Bilemediğimiz başka bir neden yoksa döşediği mayını sökme yeteneği olmayan bir ordunun kendini yenilemeye ve reforma ihtiyacı var demektir.

TSK’nın istihkam sınıfı var mı var, istihkam okulu var mı var. Yazık değil mi dışarıya döviz harcamaya ve toprakları yabancıya kiralamaya. Yabancıya mal satışı konusu için ortalığı yıkanlar niye susuyorlar?

TSK üst yönetimi sentetik şeylerle uğraşmaktan asıl işini ihmal etti ise sorgulanmalıdır. Milli Savunma Bakanı’nın; "Sayın Komutan neden mayınları çıkaramıyorsun, para ise para, bunun açıklamasını istiyorum, konuyu gerekçeleri ile bana rapor et, ikinci görüş alacağım" deyip demediğini bilmiyorum.

Orduyu tanımayan siyasetçi birkaç kurmayın oyuncağı olabilir.

Asıl işini unutup siyasetçilik oynayan generallerin acaba yüzü kızaracak mı bilemiyorum. Ama ben aslında ordumuzun o mayınları oradan döşediği gibi sökecek gücü olduğunu iyi biliyorum.     

İkinci ihtimal ‘Ya benimsin ya da toprağınsın’ duygusu mu?

Acaba komutanları da yanıltan kurmaylar mı var? Ergenekon meselesinde motivasyonları kırıldı ve pasif agresif tepkilerle küsme, inat etme, zor duruma düşürüp seyretme gibi sağlıksız tepkiler veriyorlar diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Benzer durumu 12 Eylül öncesinde de görmüştük. Kışlasından çıkmayan askeri bürokrasi darbe sonrası kışlasından çıkarak bir günde anarşiyi durdurmuştu. İşin başına geçmeden gücünü kullanmamak ihanetin bir türüdür.

Viyana kuşatmasında Osmanlı’ya ihanet eden Kırım Giray Hanı aynı gerekçelerle gücünü kullanmamıştı. Osmanlı’da değerler yıpranmasının başladığını ve çöküşün işaretinin böylece görüldüğünü tarihçiler tespit ediyorlar.

12 Eylül de böyle davranılmasının psikolojik arka planında ‘Demokrasi içinde anarşiyi biz yok edeceğiz, çileyi biz çekeceğiz hükümete siyasi rant sağlamış olacağız, yok öyle yağma’ düşünce kalıbı vardı.

(…)

Üçüncü ihtimal türbülansa gelmek mi?

Kafasındaki terörü dinle meşru kılan teröristler,

Kafasındaki despotizmi Kemalizmle meşru kılan resmi ideologlar,

Kafasındaki açgözlülüğü ticaretle meşru kılan kaçakçılar... aynı zihniyette birleşip Suriye sınırına mayın döşettiler. Mayınları söktürürken bu adamların ve açgözlü sermayenin yeni bir türbülansına girmeyelim.

Mayınları bedelli askerler temizlesin?

Tabii bedelliden alınacak para ile bu işi, araziyi İsrail’e kiralamadan, biz halledelim demek istedim.

Hükümet de türbülansa mı geliyor?

Küçük İsrail devletinin yaptığını yapamayan ordumuz kendimi kötü hissetmeme neden oldu. Başbakanın karşı çıkanlara faşizan demesi ise şaşırtıcı, beyaz bir çarpıtmanın türbülansına mı geliyoruz diye bizi endişelendirmelidir. Sayın Başbakan mutlaka kararı bir daha gözden geçirmeli.

MAYIN EŞEĞİ…

GÜNEYDOĞU’DA kaçakçıların mayınlı sahaya sürdükleri eşeğe verdikleri isimdir. Bu eşek mayınlara basmayıp yürüdükçe kaçakçılar arkasından yolu işaretleyip o yolu patika haline getirirler ve kaçakçılık yapacakları hatta güvenilir yol olarak kullanırlar. Lakin mayınlı sahaya sokulan eşek haliyle bir de mayına basarak helak olursa, işte o  zamanMAYIN EŞEĞİ görevi icabı bir nevi EĞİTİM ZAYİATI olur!!!

SİYONİST- ARZ-I MEVUDCU BİRADERLER ÇEŞİTLİ KÖŞE TAŞLARIYLA BU İHALELERİ YAPTIRIP; KEDİNİN CİĞERİ YILLARDIR BEKLEDİĞIİ GİBİ BEKLEDİĞİNE GÖRE;

SANIRIM YETERİNCE MAYIN EŞEKLERİ VARDIR?!

LAKİN ENİNDE SONUNDA LEŞLERİNE KARGALAR BİLE KONMAYACAK HALE GELİRLER!!!

HAKAN YILMAZ ÇEBİ

GAZETECİ-ARAŞTIRMACI YAZAR- HALK BİLİMCİ

ALLAH-U ALEM...