Ruh, insanların tekemmülüne medar olan her türlü donanıma sahiptir. Fakat bu donanımlar, birer çekirdek hükmündedir, o çekirdeğin ağaç olup dal budak salması ise zamana, eğitime muhtaçtır.
Diğer bir ifadeyle, insanlığın gelişmesine lazım olan enerji, potansiyel halde ruhta mevcuttur. Fakat bu potansiyeli, kinetik enerjiye dönüştürmek, zamana ve eğitime bağlıdır.
Bilindiği gibi, cismanî bünyeye bağlı olarak ortaya çıkan gelişmeler bile ruhun gelişmesine vesile olmaktadır. Çünkü, gözün penceresinden gören, kulağın penceresinden işiten ruh olduğu gibi, meleklerde bulunmayan bir hissiyat ve latifeler cismaniyetten kaynaklanmakta ve ruhtaki şuur ve idrak kuvvetiyle algılanmaktadır. Bu da ruhun gelişmesine ayrı bir katkı sunmaktadır.
Özetle, ruhun gelişmesi ilimledir. İlk inen ayetlerde belirtilen talim ve öğretim gösteriyor ki, ruhta gelişme olur:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından (rahim cidarına yapışan bir hücreden) yarattı. Oku, çünkü Rabbinin lütuf ve cömertliği sonsuzdur. Kalemle yazmayı öğreten Odur.” (Alak, 96/1-5).
Maddi terakkiler, yükselmeler, ilerlemeler hakikî değil, mecazîdirler; zira, kabir kapısında sona ererler. Eğer bu terakkiler manevî terakkilere vesile olursa o başka meseledir; insanlığın hayrına olan teknoloji, insanın marifet ufkunu genişlendiren ve onu hikmet sahasında derinleştiren ilim gibi.
Hakikî terakki, insanın iç dünyasında, onu melekler sırasına geçiren hatta bazı yönleriyle onların da ilerisine götüren ilerlemelerdir. Bu ise her bir manevî duygu ve latîfeyi yaratılış gayesine en uygun ve ilâhî rızaya muvafık şekilde kullanmakla gerçekleşir. Bu takdirde, bu latîfeler kendilerine has ibadetlerini yerine getirmiş oldukları gibi, insanın manen terakkisine ve ebedî saadetine vesile olurlar.
Kalbi iman nuruyla parlayan insan, terakki etmiştir. Aklı ilimle aydınlanan insan, terakki etmiştir.
Şefkatli ve merhametli insan, terakki yolundadır.
Sevgi ve korku hislerini yerinde kullanan, yani Allah için seven ve korkan insan manen ilerlemenin en büyük iki sebebini bulmuş demektir.
İnsan, bütün duyguları ve latîfeleriyle tek başına bir şirketler gurubu gibidir. Yüzlerce belki binlerce yönden kâr sağlayabilmekte, aksi hâlde yine binlerce çeşit zararlara düşebilmektedir.
Meselâ, helale nazar eden, ilim tahsiline yardımcı olan göz, insan ruhu için büyük bir kâr kaynağıdır. Aynı alet, haramda ve zararlı eserleri okumakta kullanılırsa insanı isyana ve iflasa götürebilir.
Her organ, her duygu, her latîfe bu mânâda değerlendirilirse terakki çok daha iyi anlaşılır.
Kâmil iman, takva ve salih amel manevî terakkinin birer basamağı gibidirler; insanın ruh ve kalbi bunlarla terakki eder ve Allah’a yaklaşır.
Sorularla İslamiyet
Bu haber 7112 defa okunmuştur.